PAİNTED VEİL - DUVAK




İsminin okunuşunu çok keyifli bulduğum, ama kitaplarını hiç okumadığım bir yazarın , Somerset Maugham 'ın romanından uyarlanan bir film. Evet, bazı kelimelerin anlamından, ne dediğinden bağımsız kendi şarkısı var gibi geliyor kulağıma. Somerset Maugham ,Somerset Maugham ...Yüksek sesle ve belirli bir ritmle okuyun:)

Neyse, John Curran'ın yönettiği, 2006 yapımı filmimiz The Painted Veil, bizde gösterildiği adıyla,'Duvak' .

1920’li yıllarda geçen “The Painted Veil”, evlilikleri sallantıda olan bir İngiliz çiftin, Çin’de kolera salgınının kol gezdiği bir köye yaptıkları yolculuk çevresinde gelişiyor…

Doktor Walter ile evli olan Kitty’nin mutsuzluğu, evliliklerinin çatırdamasına neden olmaktadır. Karısının ilgisinin başka erkeklere kaydığını fark eden Walter, intikam amacıyla Asya’da kolera salgınının kol gezdiği bir köyde doktorluk yapmayı kabul eder. Elbette Kitty’yi de yanında götürecektir.

Çift, tüm lüksleri geride bırakarak köy halkınının tedavisi için buraya taşınır. Bu yolculuk, ilişkileri için bir dönüm noktası olacak; köyde başlarına gelen ilginç olaylar ve salgınla mücadeleleri sırasında Kitty’nin kocasına olan bağlılığı ve hayata bakışı tamamen değişecektir


İlk notum, filmin başrol oyuncusunun Edward Norton olduğunu gördüğüm anda, arkasından ne çıkarsa çıksın ben o filmi izlerim. Kaldı ki, kötü bir şey de çıkmayacaktır zaten. Edward'ın yanına da gayet başarılı bulduğum,Naomi Watts yerleşmiş, film bu iki oyuncusunun ikna eden oyunculuklarıyla bile güzel.Ayrıca, oyunculuğun yanısıra, görüntüler, senaryo ve müzik de gayet başarılı.

Filmin adı Duvak. Bir şeyleri örten, gizleyen simge. Film insanın duvağını, ilişkilerin duvağını, misyonerliğin duvağını açmak , görünenin arkasına yönelmek isteyen bir akışa sahip. Bir senaryonun en güzel tarafı, bir karakteri ya da olayı gözümüzün önünde değiştirmesi, geliştirmesidir değil mi? Özellikle Kitty karakterindeki ve çiftin evliliklerindeki değişim ve gelişim çok dramatik bir biçimde kurgulanıp önümüze konuyor bu filmde. Gayet derli toplu ve başarılı bir film bence.

Filmin Çin'de geçen bölümlerinin sapsarı görüntüleri de ayrıca güzel. Nasıl olabiliyor? Dümdüz bir arazi de zırt diye sipsivri bir dağ nasıl oluşabiliyor? Çin'in o bölgesi neresi bilmiyorum, ama filmin çekildiği coğrafyanın görüntüleri çok güzel. Hani resim gibi bile diyebiliriz, dekor gibi, gerçek olamaz gibi.

Sonra, çok acele bir biçimde evlenen, birbirlerini daha en başta kıran iki insanın,Kitty ve Walter'ın sakinleşip birbirlerini tanımaya çalışırken kurdukları diyaloglar da çok başarılı ve düşündürücü. Aslında düşünüyorum da, diyaloglar epey önemli bu filmde. sadece bu çiftin aralarında kurduğu diyalog değil, diğer karakterler arasında geçen diyaloglar da öyle. Aslında bir filmde derdini söze dayanarak anlatmak, sinema açısından ne denli muteberdir bilemem. Ama bence mahsuru yok:)

Sözün özü, beğendim ben bu filmi.
Bir fikriniz olsun diye, fragmana bakmak isterseniz;

2 yorum:

  EKMEKÇİKIZ

28 Kasım 2008 23:19

Tüm yazdıklarına katılıyorum.
Oyuncular, anlatım, öykü, buruk son...
Durdukça değerlenen şarap gibi, hiç eskimeyecek bir konuyu anlatmış. İyi anlatmışlar, üstelik.
:)

  depo

29 Kasım 2008 10:10

heheheh, ben de yorumuna katılıyorum. müzikleri ve doğa en çok beğendiğim oldu filmde. bir de kitty'nin iki de bir keskin ingiliz aksanıyla 'wooltığğ'deyip durması ve edward norton'un aksanı. böyle:)