UÇURTMA AVCISI



Yapılmaması gereken bir şey yapıp psikolojik olarak pek de yüksek olmadığım bir gece izledim bu filmi.
Dibe vurdum.
Beni kahırdan kahıra sürükledi, sabaha kadar ağlamaktan uyuyamadım. Hayatın ne kadar boktan olduğunu düşündüm durdum. Ama sonra dünyayı güzellik kurtaracak dedim, ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey gerçekten.

2007 yapımı, pek çok övgü almış bir film' Kite Runner'.

Khaled Hosseini 'nin çok satanlar listelerinde de yukarılara tırmanan aynı adlı romanının filmi.

Kaliforniya’da yaşayan Amir, Afganistan’a Taliban rejiminin hakim olmasından sonra Amerika’ya göç eden Kabil’li zengin bir tüccar ailenin oğludur. Kabil’de geçen çocukluk yılları sırasında evin hizmetçisinin oğlu Hasan ile çok sağlam dostluk bağları kurmuştur. Ancak bir uçurtma yarışı sırasında Hasan’ın başına gelen olayda ona yardım edebileceği halde ona sırtını dönerek en sevdiği arkadaşına ihanet etmiştir. Aradan geçen uzun yıllar boyunca bu ihaneti ve suçluluk duygusu hiç aklından çıkmaz. Yıllar sonra Hasan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğü haberini alır. Bunun üzerine bir zamanlar ihanet ettiği çocukluk arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onun hayatını kurtarmak için Taliban yönetiminin kontrolündeki Afganistan’a geri döner.


Dostluğu, sadakati, çocukluğu, çocukların dünyasından başlayan faşizmi,bu faşizmin büyüklerin dünyasına nasıl evrildiğini, babalar ve oğullar arasındaki evrensel gerilimi,bir yurdu terk etmeyi, terk ettiğin yurdu nereye gidersen git yanında götürdüğünü anlatan bir film .

İki çocuğun dostluğunun geçirdiği aşamaları anlatırken arka fona yerleştirilmiş olan bir ülkenin geçirdiği değişim temasında verilen kimi politik mesajlara itirazım var elbet. Ruslar kötü, amerikalılar cici gibi. Ama ben daha çok ön plana alınan çocukların dünyası temasına kaptırıp izledim filmi. Böyle kabul ettim onu kendi dünyama. Neyse...

Yönetmen, Marc Forster .

Amir'in yetişkin halini oynayan Khalid Abdalla ,çocukluğunu oynayan Zekeria Ebrahimi , Hasan'ı oynayan, Ahmad Khan Mahmoodzada , Amir'in babasını oynayan Homayoun Ershadi , iyi oyunculuklar çıkarmış bence.

Kitabını okumadığım için, o mu iyiydi, film mi iyiydi karşılaştırmasını yapamıyorum. Filmini izlediğim bir kitabı okumayı ise, sevmiyorum. Bu nedenle bu konu benim için hep muamma kalacak sanıyorum.
Ve son olarak, filmin fragmanını da buyrun efendim...

2 yorum:

  Arzu Çur

4 Ocak 2009 09:50

Hakkında "Bu beni çok üzecek, şimdi olmaz" diye düşündüğümden neredeyse iki aydır elime geldikçe itelediğim bu filmi dün izledim. T. hanım ve kardeş vardı. T. hanım da film için aynı hisleri taşıdığından yalnız izleyemezmiş aylardır "fırsat bu fırsat" deyip kendimizi en kötüsüne hazırlayarak oturduk başına.

Öncelikle; hayır. Ben açıkçası şu Yorgun Atlar Zamanı'na benzeyen bir atmosfer bekliyordum hiç de öyle açılmadı film. Devamında da evet, koltuklara vurarak sövdük, içimiz çok yandı, bazı yerlerde bakamayıp kafamızı çevirdik. Ama filmden bende kalan yine de bir iyimserlik hissiydi. Herşeye rağmen. Çünkü evet, kötülükler var dünyada ama Hasan da var. "Senin için bin tane getiririm" demek var.

Öyle çok şeyi öyle basit ve dolu cümlelerle ifade etmiş ki bir de.

  depo

5 Ocak 2009 08:26

oh be nihayet izlemişsin:) T.Hanım'a da yaramış üstelik film seansın. tam da dediğin şey oluyor filmde. hani kötü şeyler oluyor, ama sonra ' sen iste ben sana binlercesini getireyim' diyor birileri ve insan gülümsüyor:)