THE LAKE HOUSE - GÖL EVİ



2006 yılı yapımı, Alejandro Agresti nin yönettiği bir film var depomuzda.

Özeti nedir bu filmin derseniz,şudur: Hayatında bir değişiklik yapma vaktinin geldiğini hisseden Dr. Kate Forster stajını tamamladığı yerel İllinois hastanesinden ayrılarak hasta trafiğinin yoğun olduğu Chicago'da bir hastanede çalışmayı kabul eder. Geride bırakmaktan üzüntü duyduğu tek şey kiralamış olduğu güzel evdir. Kate şehre doğru yola çıkmadan önce evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Bu notta kendisine gelen mektuplar için yeni adresini bırakır ve kapının üzerindeki gizemli pati izlerinin kendisi taşınırken de orada olduğunu açıklar. Evin yeni kiracısı Alex eve geldiğinde ise hiçbir yerde pati izinden eser yoktur. Kate ve Alex göl evinin posta kutusu aracılığıyla yazışmayı sürdürürken, inanılmaz ve imkansız bir şekilde iki ayrı yılda yaşadıklarını görürler.


Bol romantik, az toparlanamamış, mantıksal olarak çözümlemeye kalkmayın dağılabilirsiniz türü bir filmdir The Lake House.

Böylesi filmlerde çok da bir şey beklemeden kaptırıp seyretmek, filmin asgari amacına ulaşmasını sağlayacağından, ben de öyle yaptım. Böyle olunca, hoşça vakit geçirdim tabi.
Bazı ikililer, Holywood'un başı sıkıştığında, sağlamcılğa kaçmak istediğinde ısıtıp önümüze koyduğu ikililerdir ve izlenebilirlik açısından garantiye sahiplerdir. Keanu Reeves ve Sandra Bullock gibi. Bu film de sırtını bu ikiliye dayamış görünüyor. Yalnız, ikiliden Keanu olanı, sanki alnına silah dayamışlar gibi davranıyor filmde. Matrix'ten sonra yakıştıramamış mı ne kendine filmi? Oynama o zaman kardeşim...

Ayrıca prodüksiyon bakımından ziyan olmuş bir filmdir kanımca. Çünkü yan karakterlere -kaç para aldılar bilmiyorum ama- aldıkları para niye verilmiştir? Yok becerememişler bakımından değil.Onlar ellerinden geleni yapmış allah için. Senaryo ve kurgu, karakterlere değmiş geçmiş, onları figüran kılmaktan öte bir halta yaramamıştır. Bu film iki kişiyle de gidermiş. Yazarlarmış mektuplarında niye öyle karakterler olduklarını birbirlerine, olurmuş bitermiş.
Neyse, haksızlık da etmeyeyim. İzlerken düşünmedim bunları. Ekrandaki romantizmin etkisi altından çıktıktan sonra devreye giren mantığım bunları yazdırıyor bana.İzlerken gayet de kaptırdım izledim.
Hele filme adını veren göl evine ve konuşlandığı yerlerin görüntülerine bayıldım.

Eh diyelim, canınız sıkıldığında bir göz atın bence diyelim. Sorgulamayın, kaptırın gitsin diyelim. Ve buyrun, fragman diyelim yine son olarak:

8 yorum:

  Arzu Çur

27 Kasım 2008 09:33

İlk yorumun ben olayım dedim. Çok iyi ettin piyasaya çıkarmakla burayı. Halka hizmet, hakka hizmet di mi? Eline sağlık.

  depo

27 Kasım 2008 21:43

ilk yorumcum benim, teşekkür ederim:)

  EKMEKÇİKIZ

27 Kasım 2008 22:43

İlk seyrettiğim zamanımdaki ruh halimden midir, nedir, bu filmi takıntılı biçimde çok severim. Sinemada iki kez seyrettim, yetmedi DVD sini de aldım diyeyim, sen anla.
O da yetmedi, kitapta sözedilen (kızın öğrenciliğinde karşılaşmalarına ramak kalan sahnede ve yeni satın alınan evin tadilatı sırasında tahtalar arasından çıkan kitap) Jane Austen'in Persuasion'unu (İkna) aradım, sonunda buldum ve zevkle okudum.
Öyle takmışım, yani.
:))
Ne diyordum, ben bu filmi severim.
:)

  depo

28 Kasım 2008 08:39

bu film, tam da dediğin gibi kaptırıp izlenecek bir film. mantığına falan bakmadan, duygusuna belki ve en çok da göl evine kaçabilme, benim de olsun öyle bir evim hayaline takılarak izlenebilecek bir film. ben de yanımda değişik kişilerle üç kez izledim sanırım:)

  Arzu Çur

28 Kasım 2008 09:40

Dün sayende Danika'yı izledim. Bakmaya üşendim depona, bunu yazmış mıydın? Bi yazsana yazmadıysan. Ben son tahlilde ne olduğunu hala anlamadım. O izlediklerimiz gerçek miymiş, Danika'nın hayalleri mi yani?

  Geveze Kalem

28 Kasım 2008 15:20

Hayırlı olsun efeniiim.:) Süper bir hizmet olmuş sahiden. Uzun uzun dolanılası bir blog. DVD dükkânında dalanır gibi.:) Birkaç kış işini halledip uğrayacağım buraya, seçeceğim bir şeyler. Hayrına bir de link eklesen sipariş için, tam süper olurdu valla.:P Oğlanı da tam gün yazdıracağım yuvaya, oh! Gelsin filmler gitsin filmeler...:)

Şimdi biz sana bu blogta DEPO HANIM mı diyeceğiz peki?:PP

  depo

28 Kasım 2008 17:51

ablacım, öncelikle blogumun kullanma kılavuzunu yazayım, yan tarafa bakarsanız, bir tıkla aradığınız film varsa gidebileceksiniz.:)sonrası, malum, konuştuk ya:)))

  depo

28 Kasım 2008 17:53

gevezecim, hoşgeldin:) teşekkür ederim. beklerim efendim:) yok yaaa, depo hanım hoş olmuyor:)depo deyin kısaca:PP ya da alıştığınız biçimiyle:)